Şu anda bu yazıyı hepiniz okuyorsunuz. Peki gerçekten buna siz mi karar verdiniz?” Evet, tabii ki ben karar verdim. İstersem okumayabilirdim de” diyebilirsiniz. Tamam o zaman isteyen çıkabilir. Sadece konuyu öğrenmeye gerçekten kararlı ( olması belirli ) kişiler bu yazıyı okuyabilir. Ama ne olursa olsun bu yazıyı okumaya devam edenler de etmeyenler de buna kendileri karar vermedi. Neden mi? Determinizm denen bu felsefi akımı hadi hep birlikte inceleyelim.
Genellikle determinizm deyince açıklanan, nedensel determinizmdir. Bu görüşe göre, şu anda gerçekleşen herhangi bir olay, bundan önceki bir nedenin sonucu, sonraki bir sonucun ise nedenidir. Biraz garip bir cümle olmuş olabilir. Daha basit açıklayacak olursak, zamanda gerçekleşen her şey neden – sonuç ilişkisine dayanır. Herhangi bir olay, ondan sonra oluşacak olayın nedenidir. Gelecekteki ve geçmişteki her şey doğa yasaları tarafından belirlenmiştir. Yani biz istesek de istemesek de şu anda gerçekleşen her şey zaten önceden belirlenmiştir. En basit ifadeyle şöyle düşünebilirsiniz: Mesela şu anda bir bardağı elinden bırakan birisi, o bardağın 1 saniye içinde düşüp kırılacağını bilir. O bardak artık bırakıldıysa doğa yasalarının gerektirdiği ölçüde düşmeye ve sonra da – onu kurtaracak birisi yoksa – kırılmaya mahkûmdur. Ne kadar özgür iradeye sahip olduğunu düşünse de uzakta duran birisi bardağı hiçbir şekilde durduramaz.
Şimdi bir bardağın kırılmasıyla hayatınızdaki kararların aynı kefeye konamayacağını düşünebilirsiniz. Haklısınız. Ama birazdan bu durumu anlatmam için aradaki kurduğum ilişkiyi anlayacaksınız.
Günlük Hayatta Determinizm
Şimdi ise günlük hayatta tamamen özgür olarak seçtiğinizi düşündüğünüz bir durumu inceleyelim. Mesela en başta söylediğim gibi bu yazıyı okuma kararınız… Herkes belki de merak ettiği için veya sadece canı okumak istediği için okuduğunu düşünebilir. Ama olayın derinlerine indiğimizde hiçbir şeyin nedensiz, rastgele veya tesadüfen olmadığını anlayacaksınız. Çünkü bu yazıyı okuyanları okumayanlardan ayıran bir şey vardır. Bu yazıyı niçin okuyor olabilirsiniz? ” Gerçekten özgür müyüz ” diye bir başlık gördünüz. Anlaşıldığı üzere bunu okuyorsanız felsefeye biraz olsun ilgi duyan birisinizdir. Felsefeye neden ilgi duyuyorsunuz? Çevrenizde konuştuğunuz arkadaşlarınızdan, okuduğunuz kitaplardan, ailenizden size geçen genetik özelliklerden dolayı olabilir. Bunlardan arkadaşlar örneğiyle devam edelim. Neden bu kişileri arkadaşlarınız olarak seçtiniz. Belki de sizin sınıfınızda veya okulunuzda olmalarından kaynaklanan yakınlık sayesindedir. Peki neden bu sınıfta veya okuldasınız? Evinizin konumu veya sınavınıza ne kadar çalıştığınıza bağlı. Neden eviniz şu anki yerinde?
Bu sorular böyle sonsuza kadar gidebilir. Olayların nedenlerine indiğimizde gördüğünüz gibi işin içinden çıkamıyoruz. Az önce bu yazıyı okuyup okumamanızın evinizin konumuna bağlı olabileceğini gördük. Bu şekilde olayların derinine indiğimizde hiçbir olayın sizin özgür iradenize bağlı olmadığını çünkü özgür irade sandığınız şeyin bile sizden bağımsız dış etkenlere ne kadar bağlı olduğunu anlamış oluyoruz. Özgür olarak verdiğinizi sandığınız kararlar, geçmişte yaşamış olduğunuz deneyimlerin üzerinizde bıraktıkları izlenimlerin, geleceğe dair beklentilerinizin, vücudunuzdaki hormonların oranlarının, zeka seviyenizin ve bunlara bağlı olan birçok farklı nedenlerin bir ürünüdür. Yani belki de başka bir ülkede başka bir ailenin çocuğu olarak doğsaydınız çok daha farklı birisi olabilirdiniz. Hatta ülkenizden ziyade önemsiz bir durumda yapılan küçük şeyler bile geleceği çok büyük oranda etkileyebiliyor. Kelebek etkisi dediğimiz bu durum Kelebek Etkisi isimli film başta olmak üzere zaman makinesi veya paralel evrenleri konu alan birçok filmde işlenmiştir.
Paralel Evrenler
Paralel evrenler teorisini bilirsiniz: Birden fazla seçeneğin olduğu her durum başka bir paralel evren yaratır. Yaptığınız her seçim başka bir paralel evrene gider. Ve bu şekilde sonsuz sayıda paralel evren oluşur. Ama determinizm, tüm bu paralel evrenlerden bir tanesi dışında hiçbirinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını söyler. Çünkü bir başlangıç vardır ve bu başlangıçtan sonra gerçekleşecek her şey bellidir. Bu yüzden sizin bu yazıyı okumanız da önceden bellidir. Ve şu an yaptığınız hiçbir şeyi gerçekten kendi seçimlerinizle yapmıyorsunuz.
Eylemlerimizi özgür olmadan gerçekleştirdiğimizi fark etmememizin nedeni, bizi etkileyen bu olayların hepsini aynı anda bilemiyor olmamız ve bilsek bile beynimizin bu kadar hızlı düşünecek bir işlemci gücüne sahip olmamasıdır. Ama merak etmeyin birileri bunu bizim yerimize düşünmüş. Bunu determinizm görüşünü savunan ünlü düşünür Pierre Simon Laplace muhteşem bir örneğiyle açıklamıştır.
Laplace ‘ in Şeytanı
Laplace ’ in Şeytanı denen, tanrısala yakın ama tam tanrısal olmayan bir varlık hayal etmemizi ister Laplace. Bu şeytan, sadece şu an için evrende fiziksel olarak olup biten her şeyi bilmektedir. Atomların birbirleriyle yaptığı bağlardan yıldızların süpernovasına kadar… Bunların hepsini bilen bir varlık hem geçmişi hem de geleceği yüzde yüzlük bir doğrulukla bilecektir. Çünkü fizik yasaları her zaman eksiksiz işler ve olan bitenler de buna bağlı olarak gerçekleşir. Bardağın yer çekimine kapılarak düşmesi gibi. Yani tanrının her şeyi bilme özelliğiyle geleceği ve geçmişi bilme özelliğini birbirinden ayrı iki özellik olarak düşünemeyiz. Bu konuyu çok iyi bir şekilde romanlaştıran Adam Faver’ın Olasılıksız kitabını mutlaka okumanızı öneririm.
Fark ettiyseniz Laplace ’ in Şeytanının fiziksel olarak olup biteni bildiğini söyledim. Siz bu durumda yukarıda verdiğim örnekteki ruh halinizi sadece fiziksele bakarak nasıl bilebileceğini merak edebilirsiniz. Ama biz ne kadar göremesek de evrende fiziksel olmayan hiçbir şey yoktur. Evet, zihniniz bile öyle. Çünkü o da temelde beyninizdeki nöronlar arası etkileşimler ve orada gerçekleşen kimyasal tepkimeler sonucu oluşuyor.
Şu her şeyi bilme olayını çok da abartmamamız gerekiyor aslında. Yani Laplace’in şeytanı kadar olmasa da bazı durumlar için gerekenleri bilen insanlar da determinizmin nedensellik ilkesinden yararlanmaktadır. Örneğin NASA gökyüzündeki diğer cisimleri de hesaba katarak bir göktaşının ne zaman, dünyanın ne kadar yakınından geçeceği; nereden gözlemlenebileceği veya güneşimizin ne kadar ömrünün kaldığı gibi bilgileri neredeyse tam bir kesinlikle bilebiliyor. Başka bir örnek ise psikanaliz. Psikanalistler insanların bilinçaltına inerek zihinlerindeki rahatsızlığın; düşündükleri veya yaptıkları şeylerin nedenini çeşitli yöntemlerle bulabiliyorlar. Örneğin, en basit haliyle, psikanaliz yöntemleriyle yeni gittiğimiz bir şehirde kendimizi kötü hissetmemizin nedenini daha önce orada bir yakınımızı kaybetmiş olmamız ve oraya geldiğimizde ölümle yüzleşerek kendi ölüm korkumuzu arttırdığından kaynaklandığı açıklanabilir.
Ne Yapmak Gerek?
Özgür irademizin olmayışı konusunda çoğu zaman kadere inananların ( fatalistler) yaptığı gibi, bir durumun onun kaderi olduğunu düşünüp, kaderin önünde durulmaz demek büyük bir yanlış anlaşılmadan kaynaklanmaktadır. Mesela ölmek üzere olduğunuzu düşünün. Kaderin veya nedenlerin bunu ayağınıza getirdiği ve sizin de özgür iradeniz olmadığı için bunu değiştiremeyeceğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Eğer determinizmi yanlış anlama olayı bir nedense bu durum, sizin ölümünüzle sonuçlanabilir. Ama şu anda bu yazıyı okuyorsunuz ve ben size elinizden geliyorsa kendinizi kurtarmanız gerektiğini çünkü ölümünüz halinde sizi seven ailenizin yokluğunuzdan büyük üzüntü duyacağını söylüyorum. Bu nedene bağlı olarak da sonuç, ölümden kurtulmanız olacaktır. Yine etkilendiniz ve isteseniz de istemeseniz de ben, hayatınızda söz sahibi oldum. Hatta gelecekteki hayatınızı bile kurtarmış olabilirim. Teşekküre gerek yok.
Determinizm Etkileri
Nedensel determinizm, onun devletler tarafından doğru açıklanması ve anlaşılması halinde çok büyük etkiler yaratabilirdi. Örneğin bir suçlunun neden suç işlediğini düşündünüz mü hiç? Aklı başında olan hiçbir insan suç işlemek için suç işlemez. Suç işlemesini gerektiren bir sürü neden olabilir: para ihtiyacı, ailesini koruma içgüdüsü, hayatta kalma isteği gibi birçok neden vardır. Ama nedensiz yere, suç işlemek için de suç işliyorsa zaten bu kişinin gitmesi gereken yer hapishane değil tımarhanedir. Belki de bu yüzden hapishaneler yerine her yaşı kabul eden ıslah evlerinin bulunması çok daha yerinde olurdu.
İnsanlarla veya başka herhangi bir şeyle etkileşen herhangi bir varlık mutlaka onların etkisinde kalacağı için hiçbir şekilde özgür iradeye sahip olamaz. Televizyondaki diziler, reklamlar ve filmler; konuşulan insanlar; görülen yerler; yaşanılan olaylar… Bunlar her durumda bizim psikolojimize etkide bulunacağı ve özgür irademizi saf dışı bırakacağı için kötü bir şey yapan birisini suçlamak da iyi bir şey yapan bir insanı tebrik etmek de gereksiz şeylerdir. Yanlış bir şey yapan birisi için “terbiyesiz” lafı kullanılır bazen. Aile terbiyesi almadığı anlamına gelir bu. Ailesi ona terbiye vermediği, onu iyi bir insan yetiştiremedi diye suçlanan kişi çocuğun olması çok yanlıştır.
Özgür Olunabilir Mi?
Eğer gerçekten özgür bir insan yetişmesini istiyorsak bir bebeği doğar doğmaz karanlık bir odaya götürüp, hayatı boyunca oraya kilitlemek gerekir. Bu çocuk çevresinden etkilenecek bir şey ne görür ne duyar. Tabii böyle bir durum bir insanı ne kadar insan yapar, o ayrı mesele. Hatta biraz daha derinlemesine düşünürsek, bu çocuk belki de o karanlık odaya hapsedilip hapsedilmeme kararını kendisi vermediği için o bile özgür değildir.
Determinist bir filozof olan Baruch Spinoza ‘ ya göre özgür, eylemleri -dolayısıyla kararları- sadece ve sadece kendisi tarafından belirlenen, başka hiçbir şeyden kesinlikle “etkilenmeyen” kişiye denir. Bu özelliklerin de hiçbir insanda bulunmadığını, Tanrı dışında kimsenin özgür bir iradeye sahip olamayacağını savunur.
Her şey önceden bellidir, olması gereken her şey olur. Hep denen şu “ Her şey sizin elinizde!” sözü aslında hiçbir anlam ifade etmez. Bunun yerine “ Her şey her şeyin elinde!” sözü ne kadar saçma gelse de üzerine biraz düşününce daha doğrudur. Bu yazıyı okumadan önce çoğunuz özgür iradesinin olduğunu düşünüyordu. Ama bu yazıyı okuyup özgür iradenizin olmadığını anlamanız bile iradesizliğinize katkıda bulunan bir şeydir.
Kaynakça:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Determinizm#:~:text=Determinizm…
https://www.muhendisbeyinler.net/determinizm-nedir/
https://en.wikipedia.org/wiki/Determinism
https://www.britannica.com/topic/determinism
https://plato.stanford.edu/entries/determinism-causal/
Mehmet Tuğşat Uslu
Haziran 15, 2020 at 5:08 pmMerhabalar, blogsözlük’te ki son blog yazım entryinde yazını gördüm. ve tıkladım. felsefe ile ilgilenen bir blog görmek çok güzel birşey. senide kendi bloguma davet ediyorum. okuduğum kitapları, izlediğim dizi ve filmleri paylaşıyorum. iyi akşamlar dilerim xd
https://mezyum.blogspot.com
Taylan Tişkaya
Haziran 17, 2020 at 6:00 pmBu güzel yorumunuz için teşekkür ederiz. Sitenizi ziyaret edeceğiz.
Ne Kadar Özgür Olmak Gerek? John Stuart Mill- Özgürlük Üstüne (İnceleme) » pilibitik
Haziran 27, 2021 at 11:52 am[…] Bir suçun nedeninin nedenine inersek o nedenin de nedenine inerek bir sonsuzluk dizisine gideriz (Determinizm). Örneğin almaya da alkol almayı önermek yol açtığı için alkol almayı önermek bile […]